öldür diye değil öleni benden al diye
sana gelirken nasır tutmuştu sanki kalbim. bir bıçak gibi keskindin ama hiç korkutmamıştı beni keskinliğin. çünkü tam ortası hariç her yeri ölü bir deriyle kaplıydı kalbimin. sen de tam ortasına saplanmazsın, yalnızca ölü taraflarında dolaşırsın sanmıştım. şayet dolaşsaydın keskinliğin o nasırlı yanlarımı kesip atardı, üstelik hiç yanmazdı canım. çünkü ölü bir parçanın kesilip atılması yakmaz canını. aksine canlanırsın. ben de canlanırım sanmıştım. canlı kalan son yanımı da yitireceğimi düşünmemiştim hiç. kalbimi istesen söküp verirdim eline. ama sen istemezsin sanmıştım. bu yüzden köşeyi dönünce sana varacağımı sandığım tüm köşelerini dönmüştüm dünyanın. kalbim ellerimde. istersin diye değil kurtarırsın diye. keskinliğin öldürmez, öleni alır benden diye. ne kadar döndüysem de sana çıkmadı hiçbir köşe. üstelik kalbim de can verdi ellerimde. sana yetiştireceğim diye can verdi kalbim. yaşar sanmıştım sana gelirken. tüm yolu yaşasın diye koşmuştum nefes nefese. seversin belki, belki sevildikçe iyileşir diye. keskinliğin korkutmamıştı beni hiç. ben biraz kesilmesi gerekendim, sen keskin. ama beni öldürmeyecektin, öleni kesip alacaktın benden.